1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Yerel yönetimler hayvan haklarını neden koruyamıyor?

14 Mart 2024

Hayvan hakları savunucularına göre sokak hayvanları sorununda sorumluluklarını yerine getirmeyen yerel yönetimlerin de payı var. Peki, neler yapılabilir?

https://p.dw.com/p/4dWdK
Fotoğraf: Ozan Kose/AFP/Getty Images

Yerel seçime sayılı günler kala Türkiye'nin önemli gündem başlıklarından biri de sokakta yaşayan hayvanlar sorunu. Ülkede sokak hayvanlarının saldırganlığına ilişkin tekil örnekler üzerinden yürütülen tartışmalar hayvanlara yönelik şiddet dilini de şiddeti de artırıyor. 2004'te yürürlüğe giren Hayvanları Koruma Kanunu'na göre sokakta yaşayan hayvanların bakımında sorumluluk yerel yönetimlere ait.

Siyasi partiler de yerel seçim beyannamelerinde 'güvenli sokaklar' vurgusuyla sokak hayvanları sorununu nasıl çözeceklerine dair vaatlerde bulunuyor. Bu vaatlerde iki yaklaşım dikkat çekiyor: Sokak hayvanlarının toplatılarak barınaklara kapatılması ya da mevcut kanunun uygulanması.

Mevcut kanuna göre belediyeler hayvanların tedavilerini yapmak için bakımevleri kurmak zorunda. Ancak yasada hayvan bakımevlerinin sokakta yaşayan hayvanların 'kalıcı yuvası' olmadığının altını çiziliyor. Bu yerler hayvanların tutuldukları değil sadece tedavi edildiği yerler olarak tanımlanıyor. Yasa gereğince sokak hayvanlarının bu merkezlerde toplanması, kısırlaştırılması, aşılanması, küpelenmesi yapıldıktan sonra en geç 10 gün içinde alındığı bölgeye tekrar bırakılması gerekiyor.

Peki yerel yönetimler 2004'ten bu yana sokak hayvanlarının bakımı için neler yapıyor, partilerin yerel seçim vaatleri hayvan hakları savunucuları tarafından nasıl değerlendiriliyor?

"Altıncı madde uygulansaydı sorun çözülmüş olurdu"

DW Türkçe'ye konuşan Hayvan Hakları İzleme Komitesi'nden (HAKİM) Fatma Biltekin, geçen 20 yılda yerel yönetimlerin sürekli olarak bu sorumluluklardan kaçtıklarını ve hiçbir yaptırım ile karşılaşmadıklarını vurguluyor.

 Hayvan Hakları İzleme Komitesi'nden (HAKİM) Fatma Biltekin
Hayvan Hakları İzleme Komitesi'nden (HAKİM) Fatma BiltekinFotoğraf: Privat

Biltekin, "Yerel yönetimler sadece yasadan doğan sorumluluklarını yerine getirip en önemlisi de 6'ıncı maddeyi (al-tedavi et-yerine bırak) uygulasalardı sokakta yaşayan hayvanların sorunları çözülmüş ve popülasyon da artmamış olacaktı" diyor.

Hayvanlara Adalet Derneği'nden Avukat Hülya Yalçın da sorunun büyümesinde yasanın uygulanmamasının payı olduğu görüşünde:

"Şu an bile 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nun sokak hayvanlarıyla ilgili 6'ıncı maddesi hakkıyla uygulansa sorun olarak gösterilen şeyin yarıdan fazlası kesinlikle hemen çözülür."

AKP, Saadet ve YRP'nin sokak hayvanlarına ilişkin vaatleri

Fatma Biltekin, bazı siyasi partilerin sokak hayvanlarına ilişkin seçim vaatlerinin sorunlu olduğuna dikkat çekiyor.

AKP'nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkan Adayı Murat Kurum'un İstanbul için vaatlerinden birinin Avrupa ve Asya yakalarına iki büyük, toplam 50 bin köpek kapasiteli barınaklar inşa etmek olduğunu belirten Biltekin, İBB eski yönetiminin 2014 yılında Kısırkaya'da 20 bin köpek kapasiteli bir tesis inşa ettiğini hatırlatıyor.

"İstanbul'u köpeksizleştirme ve bir rant projesi olan bu tesis için seçilen arazi uygulama yönetmeliğine uymuyordu ve bu alan bir toplama kampını andırıyordu" diyen Biltekin, Kısırkaya için açılan iptal davasının kazanıldığını ancak kamuyu zarara uğratan görevlilerle ilgili yaptıkları başvuruların sonuçsuz kaldığını vurguluyor.

Biltekin, "Böyle büyük tesisler hayvanların yaşaması için uygun değil. 100 köpek kapasiteli barınakların durumu bile içler acısıyken 25 bin köpek kapasiteli bir tesisin hayvanlar için sağlıklı olacağını düşünmek en hafif tabir ile saflık olur. Murat Kurum'un seçim çalışması için hazırlanan broşürlerde güvenli sokaklar başlığı altında bu vaatlerini anlattığını görüyoruz" diye konuşuyor.

Saadet Partisi ve Yeni Refah Partisi'nin de bu bakış açısına sahip olduğunu söyleyen Biltekin, her iki partinin de sokakta yaşayan hayvanları kadınlar ve çocuklar için bir tehlike olarak ele aldığını ve hayvanları toplayacaklarını söylediklerini ifade ediyor. "Günümüz Türkiyesinde sokakların güvenliksiz olmasının en büyük sebebi hayvanlar değil kol gezen cezasızlık" diyen Biltekin ekliyor:

"Daha dün toplumsal tepki çok büyük olmasına rağmen İbrahim Keloğlan'a 2 yıl 6 ay ceza verildi. Böyle bir olayda bile üst sınır olan 4 yıllık ceza verilmedi. Adalet Bakanı verilen en büyük ceza diye duyurdu ancak Keloğlan şu an aramızda geziyor, yani sokaklar Keloğlan gibi kişiler aramızda gezdiği için güvenli değil."

CHP, DEM Parti ve TİP ne vadediyor?

CHP beyannamesinde ise bakımevlerinin yaygınlaşması, yuvalandırma süreçlerinin takibi, merkezi yönetim ile işbirliği gibi yasadan doğan görevlerin yerine getirileceği belirtiliyor. 

Fatma Biltekin'e göre en hak temelli yaklaşımlardan biri DEM Parti'ye ait. Sokakta yaşayan hayvanları kentin bir parçası olarak ele alan DEM Parti, bu hayvanlar için bakım merkezleri ve besleme odakları kuracaklarını, STK'lar ile işbirliği yapacaklarını söylüyor.

Bunların halihazırda mevcut kanunda da belirtildiğini dile getiren Biltekin, "DEM Parti hayvanat bahçeleri, yunus parkları ve üretim yerlerine de izin vermeyeceğini, bu yerleri kapatacağını belirtiyor ki bu bizim çok uzun yıllardır talep ettiğimiz bir düzenleme" diyor.

TİP ise seçim beyannamesinde Tüm Canlıların Haklarını Koruyan ve Güvenle Yaşadıkları Bir Kent başlığı altında 6. maddeyi uygulayacağı vurgusu yapıyor. Beyannamede ayrıca hayvan üretimini durdurmak, dövüşlerin yasaklanması, çocuklara eğitimler verilmesi, havai fişek kullanımının yasaklanması gibi hayvanseverlerin desteklediği pek çok madde var.

Siyasilerin ne kadar gündeminde?

DW Türkçe'ye konuşan Hayvanlara Adalet Derneği'nden Avukat Hülya Yalçın ise sadece seçim dönemi hayvan konusunu "kerhen" konuşan siyasiler olduğunu, samimiyetle eğilen kişiler olsa da sistem nedeniyle gündeminin birinci sırasında hayvan hakları olan siyasinin pek olmadığını vurguluyor.

Hayvanlara Adalet Derneği'nden Avukat Hülya Yalçın
Hayvanlara Adalet Derneği'nden Avukat Hülya Yalçın Fotoğraf: Privat

"Biz ülkedeki her sorunu kenara koyup hayvanları konuşun demiyoruz elbette, ama büyük ve toplu bir zulme maruz kalan kedi ve köpekleri görmezden gelmek gerçekten üzücü" diyen Yalçın, ekliyor:

"Görmezden gelinmesinden daha fenası bazı siyasilerin bu savunmasız masum hayvanları adeta 'hasım' belleyip, 'toplayacağız, kapatacağız, suçsa suç gerekirse de itlaf (sağlıklı hayvanları hiçbir sebep yokken öldürme fiili) edeceğiz' demesi.

Bazıları da 'ahlak yoksa köpek besleyenler vardır' diye akıllara zarar bir ifade ile en alt seviye taban seçmenine aklınca yatırım yapmaya kalkıyor. Siyaset zaten çok kirli bir yapıdır, dokunanı da kirletir, ama bu kadar çirkef bir dil hiç olmamıştı."

Hayvanlara yönelik nefret söylemi arttı

Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici 13 Aralık tarihinde sokak köpeklerinin "itlaf edilmesini" savunduğu açıklamalar yapmış; kendi partisinden istifalar gerçekleşirken birçok partiden bu açıklamaya destek gelmişti. Yeniden Refah Partisi'nden Destici'ye destek niteliğinde gelen reklam filminde "ahlaklı belediyecilik" vurgusuyla "Ahlak yoksa başıboş sokak köpekleri vardır" ifadeleri yer almıştı.

Son zamanlarda sosyal medya üzerinden ve özellikle köpek düşmanlığını öne çıkaran algı nedeniyle hayvanların 'dara düşürüldüğünü' söyleyen Yalçın, "Onları ve hatta bizi de zehirlemek, vurmak, kurşunlamak gibi suç içeren söylemler arttı. Bazı siyasilerin  bu tarz bölücü ve nefret içeren söylemleriyle ilgili suç duyuruları da yaptık. Tabi ki bu onları mahkum etmez ama hak mücadelelerinin en önemli ayağı olan kayıt arşivine yazılacaklar" diye devam ediyor.

Adaylardan hiçbirinin sorunlaştırılan köpek-kedi sayısının asıl sebeplerinden birinin "sürekli üretim ve yurtdışından markalı! hayvan alınması" olduğunu söylemediğini ve buna engel olacağını vadetmediğini belirten Yalçın, adayların sorunu tüm boyutlarıyla bilerek yasanın gereğini anlayarak, oy yerine çözüm için konuşmaları gerektiğini ifade ediyor.

Belediyeler neler yapabilir?

Fatma Biltekin, HAKİM olarak belediyelerden öncelikli taleplerini "kısırlaştırma yapmaları, gönüllüler ile koordineli çalışmaları, STK'lar ile işbirliği yapmaları, çalışanlarına, çocuklara ve yetişkinlere hayvanlar ile ilgili eğitimler vermeleri, gönüllüler ile belirlenen noktalara su ve mama kapları, yuvalar kurmaları, bunların temizliği ve düzeni için mahalledeki gönüllüler ile çalışmaları, hayvan hakkı ihlali yapan çalışanlarını korumamaları" diye sıralıyor.

HAKİM, yerel yönetimlerden talepler konusunda İstanbul'da toplam 50 hayvan koruma gönüllüsü ve üç hayvan bakımevi veterineri ile birebir görüşmeler de yaptı.

Birebir görüşmelerde öne çıkan talepler arasında çocuklara yönelik eğitimler, veteriner ve ekipman eksikliklerinin giderilmesi, yeni tedavi merkezleri yapılması, reklam panolarında bilgilendirici içerikler paylaşılması, kazaların çok yaşandığı yerlere kasislerin yapılması yer aldı.

Biltekin, yerel yönetimlerden talepler dendiğinde ilk akla gelen sokakta yaşayan hayvanlar olsa da belediyelerin hayvanat bahçeleri ya da yunus parklar da açtığını, hatta deve-boğa dövüşleri yaptırdığını belirterek, "Bu tesislerin kapatılması, dövüş gibi bir işkencenin son bulması için de belediyelere düşen büyük görevler var" diye ekliyor.

Sokak hayvanları sorununda çözüm ne?

Hülya Yalçın da öncelikle bakımevlerinde liyakatli kişilerin çalışması, buraların bir sürgün yeri olarak görülmemesi gerektiğini vurguluyor.

Diğer yandan mevcut koşullarda başta kedi köpeklerin ciddi ve sürekliliği olan bir kısırlaştırma sürecine alınması gerektiğine işaret eden Yalçın, "2004 yılından beri kısırlaştırma, aşılama ve kontrollü destek konusunda iyi çalışan birimler oluşturulabilirdi ancak bu yapılmadı. Şu an en net talebimiz 'vahşi toplama süreçlerine son verilsin', kısırlaştırma ve gönüllülerle birlikte sürdürülebilir kent yaşamı sağlansın istiyoruz. Doğal yaşam alanı, yaşama yurdu vs gibi değişik adlar altında ama aynı sonuca gebe, ölümcül 'hayvan toplama yerleri' asla istemiyoruz" diye konuşuyor.

Kent merkezlerinde ulaşılabilir hayvan hastaneleri ve bakım odalarının olması gerektiğinin altını çizen Yalçın, "Gönüllüler böyle bir çalışma başlatan belediyeye kucağında, çantasında hayvan taşır, elinden gelenin fazlasını yapar herkes. Bunca işbirliğine hazır insanlara rağmen hala hayvanları yok etmeyi düşünmek çağdışı ve son derece yanlıştır" diyor.

Barınaklarda ne gibi sorunlar var?

Fatma Biltekin, bakımevleri yasaya göre geçici konumda olsa da belediyelerin aldıkları hayvanları geri bırakmadıklarına işaret ediyor.

"Hatta yasaya aykırı olmasına rağmen Konya ve Beykoz'da örneklerini gördüğümüz gibi bakımevini doğal yaşam alanı dedikleri yerlere kuruyorlar. Bu yerler popülasyonun çok yüksek olduğu, hayvanların birbirlerine saldırdıkları, bakım koşullarının korkunç olduğu yerler" diyen Biltekin, İYİ Parti İstanbul adayı Buğra Kavuncu'nun "Sokak hayvanlarının orman bölgelerinde cinslerine ayrılmış vaziyette, tel örgüyle sınırlandırılmış, yemek ve veterinerlik hizmetleri verilecek şekilde kısırlaştırılarak yaşam alanlarında bulundurulması" vaadinin bu bağlamda ihlalleri artıracağına dikkat çekiyor.

2021 yılında Hayvanları Koruma Kanunu'nda yapılan değişiklik ile 4 sene içinde nüfusu 20 binin üstünde olan bölgelerde bakımevi kurma zorunluluğu getirildiğini hatırlatan Biltekin, üç senedir bunun da uygulanmadığını vurguluyor.

Biltekin'in verdiği bilgiye göre bakımevleri koşulları çok uzun yıllardır değişmezken, yetersiz bakım, kapatılma, viral hastalıklar ve şiddet bakımevlerinde çok yaygın. Kazalı bir hasta geldiğinde o sırada bir veteriner olmadığı için müdahale edilmemesi, hayvanın ölümü beklemesi ya da bazen veteriner olsa bile müdahale etmediği vakalar söz konusu.

"Bir ayda 50 barınak ihbarı aldık"

Avukat Hülya Yalçın da sadece bu ay 50 barınak ihbarı aldıklarını aktarıyor:

"Kiminde usulsüz ve yasadışı toplama, kiminde zehirleyerek toplu öldürme, hatta bazısında kalplerine çamaşır suyu zerk ederek öldürme, kiminde açlık hastalık kendi pisliğinin içinde çaresizce ölüme teslim olma, kiminde çalışanların inanılmaz şiddeti… Yani bir sonu yok" diyen Yalçın, öğrendikleri ihlalleri dava sürecine sokmaya çalıştıklarını ancak barınaklarda şeffaflıklık olmaması ve ziyaret süreçlerinin zorluğu nedeniyle buralarda ne olup bittiğinin tam olarak izlenemediğini anlatıyor.

Konya Büyükşehir Belediyesi'ne ait barınakta, köpeği kürekle vurarak öldüren Murat Bacak ile sürükleyerek götüren Sefa Çakmak çıkarıldıkları ilk duruşmada tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.

Hayvanseverler yıllardır barınaklarda kamera olmasını talep ederken bu talep de karşılanmadı.

Barınak çalışanlarının ciddi şekilde denetlenmesi ve barınakların sorgulanmasına izin verilmesi gerektiğini vurgulayan Yalçın, "Konya kürekli katili de dün duruşması yapılan Eros kedinin katilinin salıverilmesi gibi vicdanlarımıza ve adalet duygumuza saplanmış paslı bir demirdir" ifadelerini kullanıyor.

DW Türkçe'ye sansürsüz nasıl ulaşabilirim?

DW-Reporterin Pelin Ünker
Pelin Ünker Yolsuzluk ve vergi adaleti üzerine haber yapan araştırmacı gazeteci.@pelinunker