1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
Hukuk ve AdaletTürkiye

"İmamoğlu'nun muhatabının YSK olduğu açık"

28 Aralık 2022

İmamoğlu davasında gerekçeli kararını açıklayan mahkeme, "ahmak" ifadesinin muhatabının YSK olduğunun açık olduğunu belirtti. Mahkeme, bilirkişi raporunun ve tanıkların dikkate alınmama sebebini de açıkladı.

https://p.dw.com/p/4LUzy
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu
İBB Başkanı Ekrem İmamoğluFotoğraf: DHA

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'na hapis cezası verilen davada gerekçeli karar açıklandı.

İstanbul Anadolu 7'nci Asliye Ceza Mahkemesi, 14 Aralık'ta açıkladığı kısa kararda, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine "ahmak" dediği gerekçesiyle yargılanan İmamoğlu'nu 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasına çarptırmıştı. Mahkeme ayrıca İmamoğlu'na siyasi yasak uygulanmasına hükmetmişti.

Açıkladığı gerekçeli kararda bu hükmün ayrıntılarına yer veren mahkeme, İmamoğlu'nun kullandığı ifadenin muhatabının YSK üyeleri olduğunun "duraksanmayacak şekilde açık" olduğunu belirtti. Mahkeme, "Bu konuda sanığın yapmış olduğu savunma, yani sözlerin muhatabının İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olduğu hususunun ileri sürülmesi, TCK'nın 129'uncu maddesinde tanımlı bulunan karşılıklı hakaret nedeni ile cezadan kurtulmaya yönelik olarak geliştirilen bir savunma olarak değerlendirilmiştir" dedi.

Mahkeme, İmamoğlu'nun sözlerinin muhatabının kim olduğunu belirlerken TCK'nın 126'ncı maddesinde yer alan "Hakaret suçunun işlenmesinde mağdurun ismi açıkça belirtilmemiş veya isnat üstü kapalı geçirilmiş olsa bile, eğer niteliğinde ve mağdurun şahsına yönelik bulunduğunda duraksanmayacak bir durum varsa, hem ismi belirtilmiş hem de hakaret açıklanmış sayılır" hükmünden faydalandığını bildirdi.

İBB Başkanı'nın avukatları, müvekkillerinin sarf etmiş olduğu "ahmak" sözcüğünün hakaret içermediğini ve bu ifadenin YSK üyelerine karşı değil, İmamoğlu için "ahmak" diyen İçişleri Bakanı Soylu'ya cevaben kullanıldığını savunmuşlardı.

"Kastının YSK olduğu açık"

Gerekçeli kararda, "Sanık, 31 Mart seçimini iptal edenlerin ahmak olduğunu belirterek, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun kendisiyle uğraşacağına bu hususa odaklanması gerektiğini, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun seviyesine inmeyeceğini ve onun kendisi hakkında söylediklerine de onun seviyesine inerek cevap vermeyeceğini, daha önce de onun seviyesine inmediğini, yani İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun kendisine ahmak demesine rağmen, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun seviyesine inip ona cevap vermeyeceğini açıkça belirtmiş ve buradan da anlaşılmakta '31 Mart seçimini iptal edenler ahmaktır, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu önce oraya odaklansın' derken sanığın kastının, seçimi iptal eden Yüksek Seçim Kurulu ve üyeleri olduğu açıktır" denildi.

Mahkeme, İmamoğlu'nun sözlerini basından duyan dönemin YSK Başkanı Sadi Güven'in "hakaret" gerekçesiyle derhal suç duyurusunda bulunmasının da bu ifadenin muhatabının kim olduğu konusunda hüküm oluşturulmasında etkili olduğunu belirtti.

Kararda, "Sonuç olarak sanığın konuşma metninde geçen 'Tam da işte 31 Mart'ta seçimi iptal edenler ahmaktır' cümlesi içerisinde kullanılan ahmak sözcüğünün, cümle içerisinde kullanılış biçimi ve yapılan vurgu dikkate alındığında, aptal, geri zekalı anlamında kullanıldığı ve TCK 125'inci maddesinde tanımlı bulunan hakaret suçunun oluştuğu, aynı şekilde bu sözleri YSK üyelerine karşı kullanıldığı ve TCK 126'ncı maddesi gereğince suçun muhatabının anlaşılabilir olduğu kanaatine varılmış ve bu doğrultuda hüküm kurulmuştur" ifadeleri yer aldı.

"Sanığın kişiliği" etkili oldu

Mahkeme, "sanığın kişiliği, suçun işleniş şekli, meydana gelen zararının ağırlığı, sanığın yargılama sürecindeki davranışları" gibi faktörler de değerlendirilerek ceza verildiğini ifade etti.

Mahkeme, cezanın alt sınırdan verilmeme gerekçesini ise "Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek şekilde hakaret ettiği (meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, faalin güttüğü amaç ve saik) gibi hususlar göz önünde bulundurulmuş ve bu nedenle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı sıfatı bulunan ve söylediği her söz tüm Türkiye'de ve yurt dışında, basın aracı ile kolaylıkla duyulan ve takip edilen sanık tarafından bu şekilde, hakaret suçunun işlenmesi nedeni ile temel ceza belirlenirken TCK'nın 125/1-3-a maddesinde öngörülen seçimlik cezalardan hapis cezası tercih edilerek, temel ceza alt sınırdan uzaklaşılmak sureti ile belirlenmiştir" diye açıkladı.

Sanığın bu dava sürecinde medyada sarf ettiği "Ne yazık ki olmaması gereken bir dava sürdürülüyor, boş işler bunlar" ve "Şu mahkemeden utanç duyuyorum, böyle bir yargılama olamaz, şaka gibi, tirajı komik bir durum. beni zerre ilgilendirmiyor" sözlerinin yargılamayı "ciddiye almadığını" gösterdiğini belirten mahkeme, hem bu açıklamalar hem de İmamoğlu'nun dönemin Ordu Valisi Seddar Yavuz'a hakaret ettiği gerekçesiyle aldığı ceza nedeniyle takdiri indirim uygulanmadığını bildirdi.

Bilirkişi raporlarının dikkate alınmama gerekçesi

Sanık avukatlarının dil bilimci ve hukukçu sıfatına sahip özel bilirkişilere düzenlettirdiği mütalaaların duruşma sırasında incelenip değerlendirildiğini belirten mahkeme, söz konusu bilirkişi raporlarının neden hükme esas alınmadığını şöyle ifade etti:

"Ceza muhakemesi kanunun 63'üncü maddesinde, hangi konularda bilirkişiden rapor alınacağı açıkça belirtilmiştir. Maddede belirtildiği gibi çözümü, uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verilebileceği, ancak hakimlik mesleğinin gerektiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlemesi olanaklı konularda bilirkişi dinlenemez hükmüne yer verilmiştir. Somut olayımızda, sanığın basına vermiş olduğu demeçte, 'Tam da işte 31 Mart'ta seçimi iptal edenler ahmaktır' sözlerindeki ahmak kelimesinin hakaret suçunu oluşturup oluşmadığı bu sözün YSK üyelerine karşı söylenip söylemediği hususunun tespit edilmesi, hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği alan olup, bu konuda yasada da belirtildiği gibi bilirkişi dinlenemez, bu nedenle sanık müdafileri tarafından CMK'nın 67/6 madde kapsamında kendileri tarafından bilirkişilerden özel istek üzerine alınıp dosyaya sunulan mütalaalar değerlendirilmiş ancak hükme esas alınmamıştır."

Mahkeme, İmamoğlu için "ahmak" diyen Soylu'nun bu sözlerini hatırlatarak İBB Başkanı'na görüşünü soran FOX TV muhabiri Gülşah İnce ve diğer tanıkların beyanlarına itibar edilmemesinin gerekçesini ise şöyle açıkladı:

"Tanıklar, sanık ile suça konu konuşma öncesi ve sonrası bir arada bulunduklarını, bu süreç içerisinde sanığın YSK üyelerinin kastetmediğini, kendilerinde sanığın konuşmasından, Yüksek Seçim Kurulu Üyelerine karşı sözlerin söylendiğine dair bir kanı uyanmadığını dile getirmişlerdir. Tanıkların beyanları sadece kendi düşünceleri olup, davanın esasını ilgilendirilen bir durum olmadığından itibar edilmemiştir."

Siyaset yasağıyla ilgili bölüm

İmamoğlu'na getirilen siyaset yasağıyla ilgili olarak da "Sanığın, TCK'nın 53/1 maddesinde belirtilen belli hakları kullanmaktan (Anayasa Mahkemesinin iptal kararı gözetilmek suretiyle) aynı maddenin 2'nci fıkrası uyarınca cezanın infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise anılan maddenin üçüncü fıkrası uyarınca mahkûm olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına hükmedilmiştir" ifadelerine yer verildi.

TCK 53'üncü madde nedir?TCK'nın 53'üncü maddesinde hüküm giyen kişiye siyasi yasak uygulanmasını öngörüyor. Söz konusu maddede siyasi yasak konusunun şartları şöyle düzenleniyor:

"Madde 53- (1) Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak; a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten, b) Seçme ve seçilme ehliyetinden (…)(11) , c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan, d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan, e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten, yoksun bırakılır."

İmamoğlu'na verilen hapis ve siyaset yasağı cezalarının kesinleşmesi için istinaf mahkemesi ve Yargıtay süreçlerinin de tamamlanması gerekiyor.

DW/CÖ,EC