1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
PolitikaKıbrıs

"Deniz üssünün gerektiğini düşünüyorum"

4 Kasım 2022

Kuzey Kıbrıs'ın Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu, Kıbrıs'ta güneyin atacağı adımlara göre gerekli tedbirlerin alınacağını söyleyerek, deniz üssü kurulmasının da bu tedbirlerden biri olabileceğini kaydetti.

https://p.dw.com/p/4J2Yz
Kıbrıs'un kuzeyinde, sadece Türkiye tarafından tanınan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'n,n (KKTC) Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu
Tahsin ErtuğruloğluFotoğraf: ADEM ALTAN/AFP/Getty Images

Kuzey Kıbrıs'ın Türk Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Yunanistan ve Kıbrıslı Rumların silahlanma girişimlerini "oturup seyretmeyeceklerini" ve güneyin atacağı adımlara göre gerekli tedbirlerin alınacağını söyleyerek, deniz üssü kurulmasının da bu tedbirlerden birisi olabileceğini kaydetti.  

Ertuğruloğlu, son dönemde Doğu Akdeniz'de ısınan sular ve hidrokarbon kaynakları ile ilgili devam eden güç mücadelesi, Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlara artan desteği, Türkiye'nin eski TBB Başkanı Metin Feyzioğlu'nu büyükelçi olarak ataması gibi çok sayıda konuya ilişkin DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı.

DW Türkçe: Akdeniz'de suların yeniden ısındığını ve Türkiye ile Yunanistan arasında gerilimin tırmandığını görüyoruz. Bunu her iki ülkede seçimlerin yaklaşması ile ilgili açıklayanlar var. Diğer yandan ABD'nin Yunanistan ve Rumlara artan desteğinden Türk tarafının şikayetçi olduğu da biliniyor. Bölgede giderek artan tansiyonu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ertuğruloğlu: Doğu Akdeniz'de tansiyonun biraz yükselmekte olduğu tabii ki gözle görülebilir bir gelişme. Ama şaşırtıcı değil. Özellikle ABD'nin ama sadece Amerika'nın değil, Batı dünyasının gerek Yunanistan gerekse Güney Kıbrıs Rum Yönetimi olsun, bu tarafı şımartan, cesaretlendiren politikaları bu gerilimin başlıca nedenleri bana göre. Başından beri söylüyoruz; Kıbrıs Türkü'nü ve anavatan Türkiye'yi yok sayan, Türkiye'nin ve Kıbrıs Türkleri'nin çıkarlarını gasp etmeye yönelik hareketlerin hiçbirine izin verilmeyecektir. Bu doğrultuda da gerekenler yapılmaktadır.

Son gelişmeler yeni bir şey değil aslında, eski bir realitenin hala geçerli olduğunu gösteren bir durum. O da nedir; Batı dünyasının eğitim sisteminin temelinde eski Yunan mitolojisinin belirleyici şekilde kullanılmış olması, eski Yunan'ın Batı demokrasisinin beşiği olarak değerlendirilmesi ve buna karşılık bizlerin Viyana kapılarına kadar fethederek gelip Avrupa'yı tehdit eden adeta "barbarlar" diye nitelendiriliyor olmamız. Sorunların temelinde bana göre bu bakış açısı var.

"Eskiden ABD daha dengeli bir politika yürütüyordu" deniliyor. Ama ben o zaman da çok dengeli olduğunu düşünmüyorum. Amerika'daki Yunan lobisinin ne kadar etkili olduğu herkesçe bilinen bir şey. O etkili Yunan lobisine karşılık Pentagon'un da dengeleyici girişimlerde bulunduğu da bir realite. Ama her zaman için sadece ABD’de değil tüm Batı dünyasında Yunanlılar bizden daha avantajlı bir konumda görülmüştür. Bize uygulanan ambargolar, insanlık dışı izolasyon tedbirleri kimseyi rahatsız etmiyor. Kıbrıs sorununu yaratan BM Güvenlik Konseyi'dir, yani beş ülkedir. Kıbrıs Türkleri hep dezavantajlı bırakılmıştır ve bize sahip çıkan sadece ana vatanımız olmuştur.

Ana vatanımız sayesinde hala daha Kıbrıs Adası'nda varız ve var olmaya devam edeceğiz. Ne Ada üzerindeki ne Doğu Akdeniz'deki hak, çıkar ve güvenliğimizi asla Rumların insafına terk etmeyeceğiz. Rum tarafında silahlanma varmış, Rumlarda ve Yunanistan'da askeri yığınak varmış… Bunları oturup seyredecek değiliz. Gereken tedbirler alınmaktadır zaten.

KIbrıs Adası'nın uydudan çekilen görüntüsü
KıbrısFotoğraf: picture-alliance/dpa

Amerikan ordusu Rumları kime karşı eğitiyor?

Gerekenler yapılıyor dediniz, biraz açabilir misiniz? Türkiye'nin askeri mevcudiyetinin artırılması, bir güncelleme söz konusu olabilir mi? Bir deniz üssünden bahsedilmişti bir dönem?

Kesinlikle. Oturup da seyredecek değiliz tabii ki. Yani güvenliğimizi tehdit edecek adımlar atılırken bizler de çaresiz oturup seyredecek değiliz. Ana vatanımızla birlikte ne yapılması gerekirse onları yapmaya devam edeceğiz. Ama bunlar detaylandırılabilecek şeyler değil. Drone'lar zaten biliniyor, havaalanına konuşlanmışlardır. Ben daha önce de ifade ettim; bir deniz üssü kurulması gerekir diye düşünüyorum. Ama bu tür tedbirler reklamı yapılarak duyurulacak şeyler değil. Karşı tarafın hamleleri izlenir, onlara karşılık, onlara haddini bildirecek şekilde ne yapılması gerekirse hiç çekinmeden yapılır. Bu kadar basit.

Amerikan ordusu Rumların Milli Muhafız Ordusu'nu eğitecekmiş. Kime karşı? Soruyoruz Amerikalılara. Kime karşı? Ruslara mı? Rum milli muhafız ordusunun Ruslarla ne alakası var? Rum milli ordusunun silahlanması ve eğitilmesi Kıbrıs Türkü'ne karşı ve Türkiye'ye karşı tehdit edici bir politikadır. Bunu oturup seyredecek miyiz yani? Tedbirlerimizi alacağız. Gerekirse de muhataplarımıza hadlerini bildireceğiz.

Bu durumda Türkiye'nin askeri mevcudiyetini artırması mı söz konusu?

Bu tür konular güneyin atacağı adımlarla şekillenir. Durup durduğumuz yerde gereksiz yere asker sayısını artırma veya gereksiz yere asker sayısını azaltma diye bir gündemimiz olmayacaktır. Adada caydırıcı güç olan tek bir ordu vardır; Türkiye ordusu. Türk ordusu saldırı ordusu değildir. Güneydeki saldırganlık bu caydırıcılığı tehdit ettiği oranda caydırıcılığın ölçüleri artırılır. Biz caydırıcı rolündeyiz, saldırgan rolünde olan güneydekilerdir. Onlara haddini bildirmek de eğer başka kimse bunu yapamayacaksa bize kalmış bir görevdir.

"Rusya burada bir ofis açabilir"

Biraz önce Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) üyesi beş ülkenin politikalarını eleştirdiniz. Rusya da bunlardan biri. Son dönemde Ukrayna savaşının da etkisiyle Rusya'nın KKTC'yi tanıması, belki açılacak olan yeni Ercan havalimanına uçuş gerçekleştirmesi ya da ofis açması gibi ihtimallerden söz ediliyor. Son durum nedir acaba?

Öncelikle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın BM Genel Kurulu'nda dünyaya KKTC'yi resmen tanıyın çağrısını herkes ciddiye almak zorunda. Ama bunun Rusya'nın KKTC'yi tanıyacak noktasına gelmesi anlamında da yorumlanmaması lazım. Şu anda gündeme gelen yorumlar erken ve biraz de bence sansasyonel habercilik sonucu. Rusların KKTC'de bir ofis, temsilcilik açma düşüncesi gündemde. Geçen yıl güneydeki Rus Elçiliği'nin elemanları bakanlığımıza gelerek kuzeyde ofis açmakla ilgili mevzuatımızın ne olduğunu sormuştu. Biz de cevabını vermiştik. Şimdi burada bir ofis açabilirler. Bizim hiçbir itirazımız yok. Açacaklar da, ama bu Rusya'nın KKTC'yi tanıdığı yorumuna yol açmaz. Bizde niye ofis açacaklar? Çünkü Kuzey Kıbrıs'ta yaşayan binlerce Rus vatandaşı var. Buraya yerleşmişler. Bu Ruslar Güney Kıbrıs'a geçemiyor. Rumlar adaya KKTC limanlarından giriş yapan yabancıların güneye geçişine izin vermiyor. Dolayısıyla burada yaşayan binlerce Rus'la ilgili konsolosluk hizmetidir gerekçe.

Rus turistler buraya gelir mi? Gelir. Rus uçakları buraya iner mi? Bilmiyorum. Şu anda öyle bir somut bilgi elimizde yok. Buraya gelen Rus vatandaşlarını bugüne kadar THY ya da Pegasus gibi Türk şirketleri getirdi. Avrupa Birliği (AB) ambargosu kapsamı dışında kalan Rus uçakları Türkiye'ye inip, ondan sonra kalkıp KKTC'ye teknik olarak gelebilir mi? Gelebilir. Ama bu yönde de somut bilgi yok. Yeni havaalanının açılması da teknik nedenlerle 2023'e kaldı. Yani bunlar şu an için somut dayanağı olmayan iddialar ama inşallah mümkün olur. Rus uçakları Ercan'a iner, Rus turistler buraya gelir. Bizim kimseyi dışlayan bir politikamız yok. Tam tersine bizi dışlayan bir dünya var.

Kıbrıs'un kuzeyinde, sadece Türkiye tarafından tanınan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'n,n (KKTC) Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu
Tahsin ErtuğruloğluFotoğraf: Dogukan Keskinkilic/AA/picture alliance

"Doğu Akdeniz'de en uzun kıyı şeridi olan ülke Türkiye"

Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon kaynakları nedeniyle de bölgede gerilim zaman zaman tırmanıyor. Bu arada Rumların Kıbrıs adına yaptığı bazı anlaşmalar söz konusu. Siz önümüzdeki dönemde bu konuyla ilgili yeni bir gelişme bekliyor musunuz?

Bu konunun temelinde Yunanistan ve Rumların Türkiye'yi ve Kıbrıs Türkleri'ni kendi sınırları içine kapatmaya çalışması yatıyor. Sanki Türkiye Doğu Akdeniz'de hiç hakkı olmayan bir ülkeymiş gibi. Halbuki Doğu Akdeniz'e en uzun kıyı şeridi sahibi olan ülke Türkiye, Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'de sınırı yok.

Kıbrıs Türklerini ise tamamen hiçe sayıyorlar. Çünkü onlara göre kendileri devlet ve "merak etmeyin, bu zenginliklerinden elde edeceğimiz gelirden size de bir miktar pay vereceğiz" diyorlar. Sanki bizim derdimiz bu işten ne kadar para alabilirmişiz gibi. Halbuki bizim de söz sahibi olan taraflardan biri olmamız lazım. Kim ne kadar ne bulursa bulsun, işin gerçeği şudur ki Türkiye üzerinden Avrupa'ya pazarlanabilir. Bunun dışında bir rant alıp Avrupa'ya pazarlama yöntemi yoktur. Doğu Akdeniz'deki hiçbir gelişme Türkiye'yi ve Kıbrıs Türkü'nü hiçe sayamaz. Bizim önerimiz var; gelin bütün paydaşlar masa etrafında toplanalım diye. Buna cevap vermeyen de uluslararası camiadır.

Türkiye KKTC'ye yeni büyükelçi olarak eski TBB (Türkiye Barolar Birliği) Başkanı Metin Feyzioğlu'nu atadı. Bu atama bazı açılardan çok tartışıldı. Siz nasıl görüyorsunuz bu atamayı?

Sayın Feyzioğlu anavatanın buraya atadığı hariciyeden olmayan ilk büyükelçi değil. Daha önce de hariciyeden olmayan büyükelçiler buraya atandı. Dolayısıyla bu atamayı da doğal karşılıyoruz. Uluslararası hukuk bilgisi üstün olan bir kişi olduğunu biliyoruz. Tecrübeli bir hukukçudur. Siyasete yatkın bir bilgisi de vardır, diplomasi geleneği olan birisi. Dolayısıyla buraya atanmasını doğal karşıladık. Agremanımızı da ilk günden verdik. Sayın Feyzioğlu'nun tecrübeli ve donanımlı bir kişi olarak görevini başarıyla yürüteceğine eminiz.

DW-Korrespondentin Gülsen Solaker
Gülsen Solaker Dış politika ve iç siyasi gelişmeler ağırlıklı olarak 1997’den beri çalışan gazeteci.