1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Biden'ın Suudi Arabistan politikası nasıl değişti?

Kersten Knipp
14 Temmuz 2022

Kaşıkçı cinayeti nedeniyle Suudi yönetimine sert çıkışlar yapan Biden, şimdi Riyad'la yeni bir ortak zemin arayışında. İnsan haklarını arka plana ittiği için eleştirilen Biden'ın öncelikleri değişti.

https://p.dw.com/p/4E8a0
ABD Başkanı Joe Biden ve  Veliaht Prens Muhammed bin Selman
ABD Başkanı Joe Biden ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman

ABD Başkanı Joe Biden'ın Çarşamba günü başlayan Ortadoğu gezisi kapsamında Cuma günü Suudi Arabistan'ı da ziyaret edecek olması ülkesinde sert eleştirilere neden oluyor. Eleştirilerin odağında ise ABD merkezli Washington Post gazetesinin Suudi muhabiri Cemal Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda öldürülmesi bulunuyor.

Biden, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın Ekim 2018'de İstanbul'da öldürülmesinin ardından, henüz başkan adayıyken Suudi yönetimine sert tepki göstermiş, 2019'da bir Amerikan istihbarat raporunda Kaşıkçı'nın Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın talimatıyla öldürüldüğünün yer alması sonrası da "Onlara bedel ödeteceğiz ve onları parya haline getireceğiz" ifadelerini kullanmıştı.

Suudi Arabistan ziyaretine yönelik eleştirilere ABD'nin temel değerlerine sadık kalmak koşuluyla Riyad ile stratejik ortaklığı güçlendirmeye çalışacağı yanıtını veren Biden, insan haklarını kararlı bir tavırla savunma sözü de verdi. Biden, Ortadoğu ziyaretinin ilk durağı İsrail'de de Riyad ziyaretine yöneltilen eleştirilere değindi. Biden, İsrail Başbakanı Yair Lapid'le görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada Kaşıkçı cinayetiyle ilgili tutumunun açık olduğunu belirterek "Ben insan haklarını her zaman gündeme getiriyorum. Bunu Suudi Arabistan veya başka bir yerde anlamayan varsa, demek ki bunu dinlemedi" diye konuştu.

Biden eleştirilerini farklı formüle edecek

Hamburg merkezli GIGA Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü Direktörü Eckart Woertz'e göre ise Biden'ın Riyad'ta dünyada büyük ölçüde değişen siyasi durum karşısında benzer sert açıklamalar yapması pek olası değil. Woertz, "İnsan hakları konusu elbette gündeme gelecek. Ama bu öncesine kıyasla farklı bir şekilde formüle edilecek" diye konuştu.

Woertz, ABD-Suudi ilişkilerindeki bir diğer anlaşmazlık konusu olan Yemen'deki savaşla ilgili de bir tutum değişikliğinin söz konusu olabileceğini belirtiyor. Bunun işaretlerinden biri de Reuters haber ajansından gelmişti. Söz konusu habere göre ABD'de Suudi Arabistan'a taarruz silahlarında uygulanan ihracat yasağının kaldırılması tartışılıyor.

Biden, Şubat 2021'de Yemen'deki savaşı gerekçe göstererek ülkesinin Suudi Arabistan'ın saldırı amaçlı eylemlerine desteği sonlandıracaklarını açıklamıştı. Reuters haber ajansının edindiği bilgilere göre, uygulanmakta olan silah satışı yasağının kaldırılmasına ilişkin görüşmeler devam ediyor ve nihai karar da Riyad'ın Yemen'deki savaşı sona erdirmede ilerleme sağlayıp sağlayamayacağına bağlı.

İstanbul'daki Suudi Arabistan Konsolosluğunda öldürülen Cemal Kaşıkçı
İstanbul'daki Suudi Arabistan Konsolosluğunda öldürülen Cemal Kaşıkçı Fotoğraf: Yasin Ozturk/AA/picture alliance

Suudi Arabistan - İsrail yakınlaşması

Washington'un Suudi Arabistan'a yönelik genel tutumunda köklü bir değişikliğin olması ise birkaç önemli faktöre bağlı. Örneğin Biden, Suudi Arabistan'ı İsrail ile yakınlaşmaya ikna etmeye çalışıyor. Suudi Krallığının, İsrail devletiyle kapsamlı bir normalleşmeyi hedefleyen ve bölgedeki bazı devletlerin imzaladığı "İbrahim Anlaşması" olarak adlandırılan mutabakatı kısa vadede imzalaması pek olası görülmüyor. Ancak Woertz, iki ülke arasında perde arkasındaki işbirliğinin "oldukça akla yatkın" olduğunu söylüyor.

Resmî olarak teyit edilmese de diplomasi kulislerinden sızan bilgilere göre, bu gayrı resmî işbirliği uzun süredir devam ediyor. Örneğin ABD'li haber sitesi Axios, Beyaz Saray'ın ilişkileri normalleştirmek için bir "yol haritası" üzerinde çalıştığını bildiriyor. Wall Street Journal'da yer alan başka bir habere göre de ekonomi ve güvenlik konularında İsrail-Suudi iş birliğinin ilerletilmesi için gizli görüşmeler halihazırda devam ediyor. Bu çerçevede Riyad'ın prensip olarak hava sahasını ticarî İsrail uçaklarına açabileceği söyleniyor. Ayrıcaİsrail'in de dahil olacağı bir tür "Ortadoğu NATO'su" oluşturma planlarına dair de bir süredir spekülasyonlar yapılıyor.

Petrol pazarlığı

Biden'ın Ortadoğu ziyareti, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırısı nedeniyle temelden değişen küresel siyasi konjonktürün gölgesinde gerçekleşiyor. Savaş giderek ABD için de ekonomik bir sorun haline geliyor. Rusya'ya uygulanan yaptırımların bir sonucu olarak toplam petrol arzında daralma yaşanacağına dair endişeler, tüm dünyada petrol fiyatlarının önemli ölçüde yükselmesine neden oldu. Bu da stratejik açıdan aslında Rusya'nın ekmeğine yağ sürüyor. Zira Moskova, yaptırımlara rağmen artan petrol gelirlerini Ukrayna savaşını finanse etmek için de kullanıyor.

Ortadoğu uzmanı Woertz, enerji piyasasında artan fiyatlarının Biden açısından siyaseten de önemli olduğunu söylüyor. Woertz, "ABD'de önümüzdeki Kasım ayında Kongre seçimleri yapılacak. Artan enerji fiyatları muhalefete büyük bir koz verdi. İşte bu nedenle Biden, Suudi Arabistan'ın petrol üretimini artırmasını istiyor" ifadelerini kullanıyor.

Woertz, ancak Suudi Arabistan istese bile ABD'nin bu konudaki isteklerini sınırlı ölçüde karşılayabileceğini belirtiyor. Petrol fiyatlarının düşmesinin Suudi Arabistan'ın gelirlerinde kayba neden olacağına dikkat çeken Woertz, "Fiyat artışları, Krallık açısından ekonomik bir gereklilik" diyor. Öte yandan Woertz, Suudilerin petrol üretiminin artırmasının da sadece orta vadeli bir çözüm olacağını vurguluyor.

Biden, Ortadoğu ziyaretinin ilk durağı İsrail'de Başbakan Yair Lapid'le görüştü
Biden, Ortadoğu ziyaretinin ilk durağı İsrail'de Başbakan Yair Lapid'le görüştüFotoğraf: Evelyn Hockstein/REUTERS

Bölgedeki yeni güç dengeleri

ABD Başkanı Joe Biden'ın ziyareti sırasında bölgedeki yeni güç dengelerini de göz önünde bulundurması gerekiyor. ABD'nin Irak'tan büyük ölçüde çekilmesi ve Suriye'deki iç savaşa müdahalesini asgariye indirmesi nedeniyle Ortadoğu'daki siyasi ve askerî ağırlığı bariz şekilde azalmıştı.

ABD'nin bölgede bıraktığı boşluğu ise Rusya doldurmaya çalışıyor ve bunda da giderek başarılı oluyor. Özellikle Suriye'de, Tahran yönetimiyle birlikte Esad rejimi muhaliflerine karşı mücadeleye öncülük eden Rusya, büyük ölçüde emeline ulaştı. Benzer bir başarı, teknik iş birliğinde de görülüyor. Örneğin Suudi Arabistan kendi nükleer programını geliştirirken en büyük desteği Rusya'dan görüyor. 

Moskova ve Pekin ile işbirliği

Tüm bunlara rağmen ABD yine de hâlihazırda Suudi Arabistan'ın en önemli koruyucu gücü olma konumunu sürdürüyor. Özellikle de Suudilerin bölgedeki en güçlü rakibi olan İran söz konusu olduğunda. Riyad yönetimi, Washington'un en büyük silah müşterisi durumunda. Önceki ABD yönetimleri, çeşitli silah sistemlerini Suudilere onlarca yıl boyunca tedarik etmişti.

Ancak Ortadoğu uzmanı Eckart Woertz, Biden tarafından getirilen son ihracat yasağının Washington'un güvenilirliğini Riyad'ın sorgulamasına neden olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Aynı zamanda Suudiler, İran'ın Suudi petrol altyapısına yönelik saldırılarına ABD'nin çok temkinli tepki verdiğini de gördü. Çin ya da Rusya elbette ABD ile güvenlik ortaklığının yerini tutamaz. Ancak Suudi Arabistan, kesinlikle portföyünü çeşitlendirmeye çalışıyor. Riyad yönetimi, bu kapsamda Çin ve Rusya ile de görüşmeler yürütüyor."