1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanya'da "sessiz çoğunluk" AfD'ye karşı sokaklarda

19 Ocak 2024

Almanya'da yetkililerin "sessiz çoğunluğu" uyanmaya davet etmesinin ardından ivme kazanan AfD karşıtı gösteriler hafta sonunda da devam edecek.

https://p.dw.com/p/4bSxA
Berlin'de 14 Ocak'ta düzenlenen protestodan bir kare
Berlin'de 14 Ocak'ta düzenlenen protestodan bir kareFotoğraf: Rainer Keuenhof/picture alliance

Almanya'da aşırı sağcı oluşumlarla birlikte göçmenlere yönelik "tersine göç" planlarını ele aldığı ortaya çıkan sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisinin protesto edildiği gösteriler sürüyor.

Son bir hafta içinde Berlin, Köln, Leipzig, Nürnberg ve Freiburg dâhil ülke genelinde çok sayıda protesto düzenlendi. Almanya'da hafta sonunda da 100 civarında gösteri bekleniyor.

Protestoların birçoğunda "aşırı sağa karşı birlikte" sloganı ön plana çıkıyor. Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock da yaşadıkları kent olan Potsdam'daki protestoya katıldı.

Scholz, X hesabından yaptığı paylaşımda da sokak gösterilerine katılarak sesini duyuran herkese teşekkür etti. Söz konusu protestoların teşvik edici olduğunu belirten Scholz, "Bizim gibi demokratların bizi bölmek isteyenlerden daha kalabalık olduğunu da gösteriyor" dedi.

Bundesliga antrenörleri ve kilise piskoposları da AfD'ye destek verilmesinin olası sonuçları konusunda uyarılarda bulundu. Bu isimlerden Freiburg Teknik Direktörü Christian Streich, "Şu an hiçbir yapmayan bir insan, okuldan ya da tarihten hiçbir şey öğrenmemiş demektir" ifadesini kullandı.

Köln'de 16 Ocak'ta düzenlenen protestoya yaklaşık 30 bin kişi katıldı.
Köln'de 16 Ocak'ta düzenlenen protestoya yaklaşık 30 bin kişi katıldı.Fotoğraf: Oliver Berg/dpa/picture alliance

AfD'ye yönelik tepkiler, araştırmacı gazetecilik kuruluşu Correctiv'in 10 Ocak'ta yayımladığı haber üzerine alevlenmişti. Haberde, 25 Kasım'da Potsdam'daki bir villada, AfD ve Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partilerinden isimlerin de katıldığı bir özel toplantı düzenlendiği ve bu etkinlikte Avusturya'daki aşırı sağcı Kimlikçi Hareket'in eski sözcüsü Martin Sellner'in ülkedeki yerleşik yabancıların geri gönderilmesi anlamına gelen "tersine göç" planını sunduğu bildirilmişti.

AfD, üyelerinin bu toplantıya katıldığını doğruladı ancak Sellner'in projesine destek verdikleri yönündeki iddiayı yalanladı.

SPD Eş Genel Başkanı Lars Klingbeil ise söz konusu toplantının AfD'nin "gerçek yüzünü" gösterdiğini ifade etti.

Almanya'da iç istihbarattan sorumlu kurum olan Federal Anayasayı Koruma Dairesi'nin Başkanı Thomas Haldenwang, "sessiz çoğunluğun uyanmasını ve nihayet Almanya'da aşırıcılığa karşı net bir tavır almasını umduğunu" belirtti.

"Korku" yeniden canlandı

Aşırı sağ uzmanı siyasi analist Hajo Funke, AFP'ye yaptığı değerlendirmede, bu "skandal toplantının", milyonlarca insanın sınır dışı edilmesi korkusunu, "Nazizm'in eleştirilen mirasının parçası olan bir korkuyu" yeniden canlandırdığını söyledi.

AfD'nin anketlerde oylarının giderek yükseldiği bir dönemde ortaya çıkarılan bu toplantı, Almanya'da geniş yankı uyandırdı. Ülke çapındaki anketlerde yüzde 22 oyla ana muhalefet partisi CDU'nun ardından ikinci büyük güç hâline gelen AfD, özellikle doğu eyaletlerinde önemli bir seçmen kitlesine sahip. Anketlere göre, AfD'nin önümüzdeki Eylül ayında Brandenburg, Saksonya ve Thüringen eyaletlerinde yapılacak seçimlerde ise yüzde 30'un üzerinde oy alarak birinci parti çıkması bekleniyor.

2013 yılında kurulan ve göç karşıtı söylemleriyle artırdığı oylarının katkısıyla 2017'de Federal Meclis'te temsil hakkı elde eden AfD'ye destek, Alman ekonomisindeki gerileme ve yükselen enflasyonun etkisiyle son bir senede yeniden ivme kazandı.

Kapatılma tartışmaları

Skandal olarak nitelendirilen toplantının ortaya çıkmasının ardından artık AfD'nin kapatılmasına yönelik çağrılar da daha yüksek sesle dile getiriliyor.

AfD, aşırı sağ şüphesiyle Almanya'nın çeşitli eyaletlerinde iç istihbarat birimlerinin resmi takibi altında bulunuyor. Eski Federal Meclis Başkanı Wolfgang Thierse, bu bağlamda "devletin AfD'ye yönelik olası bir yasağı gözden geçirmesi gerektiğini" savunuyor.

Ancak böylesi uzun ve kompleks bir prosedürü başlatmanın ne derece etkili olacağından şüpheli bir kesim de bulunuyor. Ayrıca partinin bu süreç sonunda kapatılamaması durumunda AfD'nin "kurban" rolünün parlatılacağından endişe edenlerin sayısı da bir hayli fazla.

Buna karşın, Stern dergisine konuşan Başbakan Yardımcısı Robert Habeck, "Bir partinin ülkeyi faşist bir devlete dönüştürmek istediği kanıtlanırsa yasaklanmalı. Ne kadar güçlü olursa olsun" diyor.

DW,AFP,dpa/CÖ,JD

DW Türkçe'ye sansürsüz nasıl ulaşabilirim?