1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"Elbette duvar tek başına çözüm değil"

8 Eylül 2021

Türkiye’ye yaşanan Afgan sığınmacı akını için “trajediye sebep olabilir bir yoğunluk” değerlendirmesini yapan TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Sözcüsü Gülaçar, Avrupa'dan beklentilerini DW Türkçe'ye anlattı.

https://p.dw.com/p/403kU
Fotoğraf: Ozan Kose/AFP/Getty Images

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Sözcüsü Osman Nuri Gülaçar, Türkiye'nin İran sınırında inşa ettiği duvarın sığınmacı krizine tek başına çözüm getiremeyeceğini belirterek, Avrupa ülkelerine Afganistan konusunda ve uluslararası krizlerin çözümünde daha aktif olmaları ve "daha vicdanlı hareket etmeleri" çağrısında bulundu.

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Van milletvekili Gülaçar, Afgan sığınmacıların Türkiye'ye geçişleri,bölgedeki son durum, Suriyeli sığınmacıların Türkiye'ye uyumu, Avrupa'dan beklentiler gibi konularda DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı.

AKP Van Milletvekili Osman Nuri Gülaçar (ortada)
AKP Van Milletvekili Osman Nuri Gülaçar (ortada)Fotoğraf: DHA

Milyonlarca sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye'nin daha fazla yükü kaldırabilecek durumda olmadığını söyleyen Gülaçar, Van'a gelen Afganların sayısının bazı günler 100'e düştüğünü, bazı günler ise 300'e ve 400'e çıktığına işarete ederek, "bu göç inanılmaz ağır bir yük ve trajediye sebep olabilir bir yoğunluktur ve sürdürülebilir bir tarafı yoktur" dedi.

Suriyelilerin de kısa vadede ülkelerine dönmelerinin de mümkün görünmediğini aktaran Gülaçar, "Suriye'de adil bir çözüm olmadığı müddetçe, milyonlarca Suriyelinin evlerine, yuvalarına dönmeleri söz konusu olmayacaktır, olamayacaktır maalesef" dedi, göçmenlerin Türkiye'ye uyumuna dönük yeni planlamaların yapılması gerekeceğini de sözlerine ekledi.

DW Türkçe: Afganistan'daki son gelişmelerin ardından Avrupa ülkeleri, 2015 yılındakine benzer yeni bir sığınmacı krizinin yaşanabileceği endişesini taşıyor. Almanya bunu önlemek için yoğun diplomatik girişimlerde bulunuyor, Türkiye ile de yakın istişareler yürütüyor. Afganların Türkiye'ye giriş yaptığı İran sınırı, sizin de milletvekili olduğunuz Van, medyada dikkatleri üzerine çekmiş durumda. Günde 500 ila 1000 arasında Afganın sınırdan geçtiği bildiriliyor. Son durum nedir?

"950 km uzunluğunda duvar inşa ediyoruz"

Osman Nuri Gülaçar: Bu sayılar değişiyor. Bazen 100'e düşüyor bazen 300, 400'e çıkıyor… Bu rakamlar zaten resmi makamlar tarafından açıklanıyor. Aslında Afgan göçü bugün değil, 20 yıldır var. ABD'nin Afganistan'a müdahalesi ile başlayarak devam eden sürekli bir göç söz konusu. ABD'nin Afganistan'dan çıkması ve yönetimin el değiştirmesi ile sınırlı değil bu hadise, geçen sene de önceki senelerde de Afganistan'dan göç akını yaşandı… Ama gelinen noktada

bunun sürdürülebilir bir yana olmadığını ifade etmeliyim. Türkiye daha fazla göç yükünü kaldıracak durumda değil. Biz Türkiye olarak üzerimize düşeni yapıyoruz, hudutlarımızda neredeyse 950 km uzunluğunda bir duvar inşa ediyoruz…

Türkiye'nin en büyük mülteci mezarlığı

"Türkiye'nin tek başına alacağı kararlar bu göçü bitirmez"

Avrupa da dahil, artık ülkeler sınırlarda duvarlar inşa ediyor, tel örgüler örülüyor. Siz aynı zamanda TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu sözcüsüsünüz, bu yolla sığınmacı sorununu çözmek, düzensiz göç akınlarını durdurmak mümkün mü? Bu duvarları inşa ederek, korunmaya ihtiyaç duyan, hayatta kalabilmek için savaştan, baskılardan, çatışmalardan ya da açlıktan kaçan insanlar engellenmiş olunmuyor mu? Bu ne kadar doğru? Duvar inşa etmek çözüm mü?

Elbette ki bu çözüm değil. Türkiye insanlığa atfettiği önemi, misafirperverliğini her alanda gösterdi ve göstermeye devam ediyor. Milyonlarca mülteciyi ağırlıyor, benim kendi kapı komşularım arasında Suriyeli mülteciler vardı, kendi kardeşlerimiz gibi muamele ettik, sıcak yemeklerimizi götürdük, üzerimize düşen misafirperverliği ziyadesiyle yapmaya gayret ettik. Ancak Türkiye'nin tek başına alacağı kararlar ve yürüteceği faaliyetler, bu göçün önlemesi için yeterli değil. Türkiye'nin bu bağlamda yapmaya çalıştıkları takdir edilmelidir. Ama örneğin Avrupa'da en fazla göçmen kabul eden ülke Almanya. Almanya'nın zaten işgücü piyasasında yıllık olarak çalıştırmak için 400 bine yakın göçmene ihtiyacı var. Oysa Türkiye ve İran gibi geçiş güzergahında olan ülkeler için bu göç inanılmaz ağır bir yük ve trajediye sebep olabilir bir yoğunluktur ve sürdürülebilir bir tarafı yoktur.

Gülaçar 20 yıldır Afganistan'dan göç olduğuna dikkat çekiyor
Gülaçar 20 yıldır Afganistan'dan göç olduğuna dikkat çekiyorFotoğraf: Ozan Kose/AFP/Getty Images

"Avrupa daha makul ve mantıklı adımlar atmalı"

Avrupa ülkelerinden beklentiniz neler?

Türkiye bir terör koridorunda, sınır hattı malum, Suriye'de, Irak'ta yaşanan hadiseler ortada…Türkiye için de bir yere kadar, bunun iyi anlaşılması lazım. Bundan sonrası için artık mümkün değil. O yüzden Avrupa'nın makul ve daha mantıklı adımlar atması Türkiye'ye bu anlamda ciddi desteklerde bulunması gerektiğini özellikle ifade etmek istiyorum. Almanya şu anda Avrupa'nın liderliğini yapan bir ülke, Almanya'nın Türkiye ile dostluk bağlarını geliştirmesini dilediğimizi de vurgulamak isterim. Ve şayet mülteci sorunu çözülmek isteniyorsa o zaman daha fazla istişare ve iletişim gerekiyor. Biz Yunanistan'ın mültecilere ne kadar kötü muamele ettiğine şahit olduk. Botlarını delmelerinden nehirlere geri atma, denize atma noktasında hiç bir bir insanın vicdanın kabul etmeyeceği muamele ile karşı karşıya kaldılar. Dünyada daha adil bir sistem ve düzen için gayret edilmeli.

"Emperyal ülkeler başka ülkelere müdahale etmezse göç azalır..."

Sınırlarda ne kadar önlem alınırsa alınsın, savaşlar ve krizler sürdükçe, ülkelerinden kaçan sığınmacılar Avrupa'ya ulaşmak için her yolu deniyor. Sorunların kökenine inilmedikçe, savaşlar ve bölgesel ihtilaflara, krizlere çözüm bulunmadıkça, göç sorunu uzun süre daha gündemimizde kalmaya devem edecek gibi gözüküyor…

Dünyada hareket halinde olan 80 milyonu geçkin bir göçmen hareketi var. Aktif halde 80 milyon mülteci yollarda. İnsanlar ülkelerini terk ediyor, başka ülkelerde yeni bir hayat kurmanın telaşındalar. Afganistan'dan Suriye'ye ve Afrika'ya uzanan geniş bir bölgede bu yaşanıyor. Aynı şekilde dünyanın diğer bölgelerinde örneğin Meksika'dan göç akını da ABD'yi zorluyor. Dünyanın bunun farkında olması, göç veren ülkelerde savaşların bitmesi, ekonomik sıkıntıların iyileştirilmesi sağlanmalı. Bu gerçekleşmediği takdirde bu göçlerin devam edeceğini bilmemiz lazım. Sorunu kökten çözmeyi arzu ediyorsak, Avrupa bir daha böyle bir sorunla karşılaşmak istemiyorsa, huzur, barış ve ekonomik gelişmeler konularında daha dikkatli olunmalı, daha vicdanlı hareket edilmeli. Eğer emperyal ülkeler, başta ABD olmak üzere, başka ülkelere müdahale etmezlerse, iç düzeni bozmazlarsa, bu ülkelerde ekonomik sıkıntılar yaşanmazsa bu göçler doğal olarak duracak veya azalacak. Fakat savaşların, açlığın, sefaletin, yokluğun olduğu ülkelerde bu iltica göç hadiseleri hep devam edecek. Cumhurbaşkanımızın ısrarla dünya beşten büyüktür diyor, dünya adına beş ülke konuşmamalıdır konusunda ısrarcı olmasının bir sebebi var. Emperyal ülkeler bunu anlamakta zorlanıyor veya anlamak istemiyor olabilir ama şu anki gidişat dünyanın gidişatı 80 milyonu bulan mülteci akının durdurmaya yetmeyecek. O zaman sorunu yerinde çözme, çözüme kavuşturma yönünde gayret olmalı.

"Suriye'de adil bir çözüm olmakça Suriyeliler dönemez"

Türkiye'de son dönemde sığınmacılar konusunda çok farklı tartışmalara tanık oluyoruz, endişe veren olaylar da yaşandı. Suriyelilerin ülkelerine geri gönderilmeleri tartışılıyor, siyasetçilerin açıklamaları sonrasında kamuoyunda bu yöndeki beklenti de artıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz ? Suriye'de barış sağlanmadan, Suriyeliler ülkelerine dönebilir mi? Bu beklenti ne kadar gerçekçi?

Suriye konusunda çok acı bir tablo var. Halksız bir ülke yönetmek, halksız bir devlet olmak isteyen bir rejim var. Milyonlarca Suriyelinin Türkiye'de olmasının sebebi de budur. Mevcut Suriye rejimine güvenmiyorlar, katliamlarla karşılaşıyorlar… İnsanların işkence ile öldürüldüklerine dair belgeler yayınlandı. Dünya şahit. Suriye'de adil bir çözüm olmadığı müddetçe milyonlarca Suriyelinin evlerine, yuvalarına dönmeleri söz konusu olmayacaktır, olamayacaktır maalesef.

"Suriyeli kardeşlerimiz için farklı çözümler oluşturmalıyız"

Uluslararası Af Örgütü'nün yayımladığı yeni rapor da dehşet bir tablo ortaya koyuyor. Suriye'ye geri dönen sığınmacıların güvenlik güçleri tarafında gözaltına alındıkları, işkenceye maruz kaldıkları, gözaltında hayatını kaybedenler olduğu, cinsel saldırı vakalarının tespit edildiği belirtiliyor. Esad rejimi var olduğu müddetçe insanların güvenli bir şekilde ülkelerine geri dönemeyeceği belirtiliyor…

Mümkün değil. Biz Türkiye olarak bunun farkındayız bu nedenle ev sahipliğimizi en iyi şekilde yapma hedefindeyiz… Yaşanabilir bir Suriye yok artık. Bu nedenle Suriyeli kardeşlerimiz için farklı çözümler oluşturmamız gerekiyor.

Konunun uzmanları, Türkiye'nin göç ve entegrasyon konusunda zaman kaybetmeden adımlar atması gerektiğini söylüyor. Almanya'da da uzun yıllar göçmenlerin ülkelerine geri dönecekleri düşünülmüş, uyum politikalarında çok geç kalınmış, yıllar sonra bir uyum bakanı görevlendirilmişti. Bazı uzmanlar Türkiye'de de sığınmacılar, göçmenler konusunda bir uyum bakanlığının kurulması gerektiğine işaret ediyorlar. Bu gibi adımlar gündemde mi?

Mümkün. Şu anda meclis tatil, 1 Ekim itibariyle çalışmalarına yeniden başlayacak. Türkiye de stratejik anlamda göçe maruz kalan bir ülke olması hasebiyle, yeni planlamaları yapma durumunda olabilir ya da olmalıdır.

Değer Akal

© Deutsche Welle Türkçe